CAN YÜCEL SÖZLERİ


en güzel can yücel sözleri

Acılara bakıp da küsme sevdalara, gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acabaları, kemik aynı yerden iki defa kırılmaz.

Ağlayanı güldürebilmek; ağlayanla, ağlamaktan daha değerliymiş.

Anladım ki aşk; her iki tarafı da mağdur eden, yürekte izinsiz gösteri yapan mutluluk karşıtı bir eylem.

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığamadığını ve sonunda bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli insan.

Artık başka biri alacak yerimi. Ve biliyorum zamanla unutacaksın beni, ama son kez düşün sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi?

Aslında bütün insanları sevebilirdim, sevmeye senden başlamasaydım…

Aşk da önemli olan aynı elleri tutmak değil, bir ömür hiç bırakmamaktır.

Aşk; kelime değil bir cümledir. Kurmak içinse, özneyle yüklem değil, iki yürek gerekir.

Aşkta kimsenin kimseden farkı yok. Sadece biri daha iyi yalan söyler, biri daha iyi oynar oyununu. Hepsi bu!

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. ‘O olmazsa yaşayamam’ demeyeceksin, Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. ‘O olmazsa yaşayamam’ demeyeceksin, Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.

Bazen kırdım, çoğu kez kırıldım; ama ben hiç kimseyi kaybetmedim, sadece zamanı gelince vazgeçmesini bildim.

Bazen zordur dönmek ya da her şeyi unutup gitmek. Anladım ki insanı en acıtan şey; sevilmediğini bildiği halde delicesine sevmek.

Belki de insan sevmeyi bilmediğinden değil, sevgisine layık biri olmadığından yalnızdır.

Ben gidiyorum dediğimde, ‘gitme’ diyen birini değil, ben de geliyorum, yalnız gidemezsin! Diyen birini istiyorum.

Benim halim memleketin hali.

Benim öfkem gecelerin beyidir, kalkar bir tek çocuk ağlasa! İşte bak bu anasız yasa, Kanuni’nin değil bizimdir.

Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir gariplik. Anladım ki, ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik.

Bilir misin ne zordur severek yaşamak. Ona benimsin deyip sarılamamak. Ne zordur hep yakın hissedip aslında ondan uzak olmak.

Bir hayli kırgınım. Beni anlamadığın kelimelerin, aslında her şeyi anlatıyor oluşlarına kırgınım.

Bir hayli kırgınım. Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden. Belki hayata, belki kendime, belki de dilimden düşmeyen keşke’lere.

Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, Bana güven diyemezsin. O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin: Sen bilirsin.

Bir insanı herhangi biri kırabilir; ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş. Çok acıttığında anladım.

Bir şanstan söz ettirmeyecek kadar, mükemmel olmalı aşk.

Biraz değiştim, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar. Değiştim, unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil! Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın ne kazanabileni ne de kaybedeniyim, sorun değil!

Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek git dediklerinde gittiğimde anladım.

Birine verilecek sevgin yoksa ona ümit dolu gözlerle bakma!

Boş boş seviyorum demekle olmaz; göstereceksin sevdiğini, hissettireceksin. Yapamıyor musun? O zaman yoldan çekileceksin.

Bu damsız damda, bu havasız havada saf şair olamıyor adam, sökmüyor sırf şiirsel yorum.

Can Yücel e sorarlar; “Neden hep babanıza olan sevginizi anlatan şiirler yazıyorsunuz da, annenize olan sevginizi anlatan şiirler yazmıyorsunuz?” Can Yücel cevap verir; “ Anneme olan sevgimi anlatacak kadar şair değilim.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Çaresiz dertlere düştüm, yok mu bunun çaresi? Var: Yaşamayı ölecek kadar sevmek!


Çok çalıştım gitmeye de kalmaya da. İkisi de aynı acı, ikisi de rezil. Daha önce de gitmiştim ama böyle kalarak değil!

Çok sahiplenmeden seveceksin mesela. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi.


Değişmek zor; ama bazen aynı adam olmak daha zor… Hayat öyle yüklenir ki; ne kalmak istersin, ne gitmek. O durumdayım işte.


Dünya öküzün boynuzlarında dururmuş, her kıpırdayışında deprem olurmuş. Oysa dünya,halkların omzu üstünde durur, kıpırdasın da gör.


Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, Allah iki ağız, bir kulak verirdi. Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek.


Fukara bir midyeden başlayan deniz, nasıl da büyüdü mavi oldu. Oturmuş yere hanım hanımcık, ölümün ayaklarını yıkıyor.

Galiba yoruldum. Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar… Kendimi her kaybettiğimde, seni de kaybediyor olmaktan yoruldum.

Gitmek gerekir bazen. Fazla yormadan, daha çok bıktırmadan… Eğer vaktiyse ardına bile dönüp bakmadan.

Gitmek istiyorsa, bırakacaksın gitsin! Aklı seninle olmayanın bedeni yanında olsun ister misin?

Gözler ve sözler ikisi de bir şeyleri gizler. Sözler ne kadar inkâr etse de gözler her şeyi bir bir söyler.

Gururunu hiçe sayıp dön demezsen, her gün arkasından bakmakla yetinirsin.

Hani bazı şehirler vardır ya; saat 10′dan sonra kimsecikler olmaz… İşte sen’den sonrası, on’dan sonrası!


Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın.

Haykıracaksın ama isyan etmeyeceksin. Ağlayacaksın ama belli etmeyeceksin. Onsuz kalacaksın belki; ama asla vazgeçmeyeceksin.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış. Kendi yolumu çizdiğimde anladım.


İçin yanarken üşümek, yüreğin kan ağlarken gülmek, özleyip de sevdiğini görememek. İşte aşk bu olsa gerek!


İnsanlarında yan etkileri olabiliyor. Kimileri başını döndürürken. Kimileri mideni bulandırıyor…

Kendi elinle kazdığın kuyuya, aşk, ufacık bir taş atmaktır. Gürültüsü büyüyünce sessizliğin, marifet, yosunlar gibi susmaktır.

Kimileri ‘Seviyorum’ der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

Kural bu: En çok seven, hep en önce terkedilir. Unutma; vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.

Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi?

Küfür burjuvazinin ağzında lağım çukurudur, işçi sınıfının ağzında açan çiçektir…

Memnun olan yok hayatından! Kiminle konuşsam aynı şey. Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.


Ne kadar güzel geçti bütün yaz, geceler küçük bahçede, sen zambaklar kadar beyaz, bense yasak bir düşüncede.


Ne sahip olduğundur hayat, ne de umdukların bunca zaman. Yüreğin kadardır hayat! Seviliyorsan renkli, seviyorsan siyah beyaz.

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Ölürsem neye gam yerim ki en çok? Bir daha küfredemeyeceğime…

Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.

Öyle herkesi sevmeyeceksin, seviyorum demeyeceksin, seni seviyorum diyebilmek için gerekirse bir ömür bekleyeceksin.

Öyle parçalandım ki ömrümde. Sevgi ile öfke arasında. Sevgimi öfke vurdu, öfkemi sevgi kaçırdı, İçim parçalandı arada.

Sen, seni seveni görmeyecek kadar körsen, o da sana sevgisini söylemeyecek kadar gururludur işte.


Senden ayrılınca anımsadım dünyanın bu kadar kalabalık olduğunu.


Senden ayrılınca fark ettim iki cebim olduğunu.

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Nerden bileceksin! Sen hiç benimle olmadınki, ya aklın başka yerdeydi ya yüreğin.


Sessizlikten yaratmışsa evreni yaradan; Seslerden sessizlikler yaratmaktır yaratıcılık…


Sevdiğin kadar sevilirsin. Seni seviyorum demek değil ki marifet, önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını alabilmek.


Sevgi emekmiş. Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.


Sevgili dediğin koluna değil, yüreğine yakışmalı. Ve öyle gelip geçici bir heves değil, Sonsuza dek nefesin olmalı!


Sevgili, arayıp da bulduğun birisi değil. Hiç aklında yokken aşık olduğun kişidir.


Şişede durduğu gibi durmaz ki kâfir, tutar insana insanları sevdirir, kimi de tutamağı tutar, tutar insanı insanlardan bezdirir.


Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın; bense hep arkandan ağladım.


Umursamıyorum artık hiçbir şeyi ve istemiyorum kimseyi yanımda! Her gelen biraz daha acıtıp gidiyor nasılsa.


Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin? Aşk dersin. Sen dersin. Ben dersin. Sen, ben biter; biz dersin. Gün gelir git dersin. Peki dur kelimesinden haberdar değil misin? Dur demeyi bilmez misin? Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?


Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin? Aşk dersin. Sen dersin. Ben dersin. Sen, ben biter; biz dersin. Gün gelir git dersin. Peki, dur kelimesinden haberdar değil misin? Dur demeyi bilmez misin? Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?


Ülkenin, farklı şehirleriydik. Ben sürgün yeri, sen başkent… İlk isyan hep sende başlardı. Cezasını çekmek hep bana kalırdı.


Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.

Yalnızım. Çünkü herhangi biriyle değil, Beklediğime değecek kişiyle devam etmeliyim bu yola.


Yalnızlığım benim çoğul türkülerim, ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.


Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık; çalınan birinin kalbiyse eğer.

Unknown
Unknown

This is a short biography of the post author. Maecenas nec odio et ante tincidunt tempus donec vitae sapien ut libero venenatis faucibus nullam quis ante maecenas nec odio et ante tincidunt tempus donec.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder